Kötüleme Yoluyla Haksız Rekabet

I. HAKSIZ REKABET

Anayasa’nın 48. maddesi “(1) Herkes, dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetlerine sahiptir. Özel teşebbüsler kurmak serbesttir. (2) Devlet, özel teşebbüslerin milli ekonominin gereklerine ve sosyal amaçlara uygun yürümesini, güvenlik ve kararlılık içinde çalışmasını sağlayacak tedbirleri alır.” herkesin teşebbüs kurma özgürlüğünü mutlak hak olarak tanımlayarak koruma altına almıştır. Bununla birlikte söz konusu hükümle, Devlet’e kişilerin işbu mutlak hakkını kamu yararı doğrultusunda kullanabilmesi ve ihlal edilmemesi için yükümlülük yüklenmiştir.

Türk Ticaret Kanunu’nun 54. maddesi de bu doğrultuda düzenlenmiş ve haksız rekabet “(1) Haksız rekabete ilişkin bu Kısım hükümlerinin amacı, bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. (2) Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” şeklinde tanımlanmıştır.

Söz konusu haksız rekabetin tanımını ve amacını ortaya koyan hükmün fıkraları birbiri ile bağlantılı olup, bir madalyonun iki yüzü gibidir; zira hükmün birinci fıkrası amacı ortaya koyarken ikinci fıkrası işbu amacı ihlal eden davranışlar ile uygulamaların yasak olduğunu belirtmektedir.[1]

Buna göre çalışmamızda da öncelikli olarak haksız rekabetin amacını ortaya koyan TTK m. 54/1 doğrultusunda amacın tam olarak neyi yansıttığı açıklanmaya çalışılacak, akabinde de TTK m. 54/2 doğrultusunda haksız rekabetin unsurları ortaya konularak tanımı gerçekleştirilecektir.

A. HAKSIZ REKABETİN AMACI

TTK M. 54/1 uyarınca haksız rekabetin amacı bütün katılanların menfaatine, dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanmasıdır. Ancak bütün katılanlar ile kimin kastedildiği ve dürüst ve bozulmamış rekabetten ne anlaşılması gerektiği açıklanmaya muhtaçtır.

Bütün katılanların menfaati kavramı ile haksız rekabet hükümlerinin sadece rakipler arasındaki rekabeti korumadığı, toplumdaki tüm bireylerin rekabet hakkı korunarak teşebbüs kurma özgürlüklerine halel gelmemesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır.

Zira bütün katılanlar kavramı ile rekabet hukukunun ünlü üçlüsü[2] -ekonomi, tüketici, kamu- kastedilmekte olup,  haksız rekabet hükümleri ile rakipler, rekabetten yararlanan alıcılar, tedarikçiler ile tüketiciler ve kamu yani rekabette menfaati olan tüm süjeler korunmaktadır.[3]

Öte yandan TTK m. 54’de, ETK m. 56’dan[4] farklı olarak “iktisadi rekabet” kavramı tercih edilmeyip, “dürüst ve bozulmamış rekabet” kavramına yer verilmiştir. Böylece eskiden beri tartışılagelen haksız rekabete sebebiyet veren davranışın rakipler arasında olup olmaması gerektiği hususundaki görüş ayrılıkları sona erdirilmiştir.[5]

Nitekim yukarıda da açıkladığımız üzere haksız rekabet hükümleri sadece rakipler arasındaki ticari davranışları kapsamamakta, rekabet hukukunun tüm süjelerine koruma getirmektedir. Dolayısıyla dürüst ve bozulmamış rekabet düzenini dürüstlük kurallarına aykırı şekilde etkileyen davranışlar, kimden sadır olduğundan -yani rakip mi, tüketici mi olduğu- bağımsız olarak haksız rekabet olarak kabul edilmelidir.

İşbu husus Yargıtay kararlarına da yansımış olup, 11. Hukuk Dairesi yerel mahkemenin taraflar arasında iktisadi rekabet bulunmamasından kaynaklı vermiş olduğu davanın reddi kararını, haksız rekabet hükümlerinin bütün katılanların menfaatini koruyarak dürüst ve bozulmamış rekabeti korumayı amaç edindiğinden bahisle bozmuştur.[6]

Sonuç olarak haksız rekabet hükümlerinin amacının, rekabet hukukunun tüm süjelerini dürüstlük kurallarına aykırı davranışlardan koruyarak, kamuya yani topluma dürüst bir rekabet ortamı sağlamak olduğu söylenebilir.[7]

B. HAKSIZ REKABETİN UNSURLARI

TTK m. 54/2’ye göre rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkiyi etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız rekabet teşkil edecektir.

Buna göre  haksız rekabetin oluşması için ticari özelliği bulunan bir davranış veya uygulama, söz konusu davranışın veya uygulamanın aldatıcı ya da dürüstlük kuralına aykırı olması ve rakipler arasındaki veya tedarik edenler ile müşteriler arasındaki ilişkiyi etkileyebilirliğinin mevcudiyeti aranmıştır.[8]

Yukarıda[9] da belirttiğimiz üzere haksız rekabete sebebiyet veren davranışın rakipler tarafından gerçekleştirilmesi zorunlu olmadığı gibi tacirler tarafından da gerçekleştirilmesi gerekmemektedir. Dolayısıyla ticari özelliği bulunan bir davranış veya uygulamadan kasıt TTK m. 3 veya m. 19’da düzenlenen ticari iş kavramından farklı olarak rekabet ortamını, piyasayı veya ticari hayatı olumsuz yönde etkileyen davranıştır ve haksız rekabetin konusunu oluşturacaktır.[10]

Bununla birlikte rekabet ortamını, piyasayı veya ticari hayatı etkileyen davranış, TMK m.2’de düzenlenen dürüstlük kuralına da aykırı ise haksız rekabet oluşmaktadır. Zira piyasanın bütün katılanları, herkesin dürüstlük kurallarına uygun bir biçimde hareket edeceğine güvenmektedir ve güvenme hakkına haizdir.[11] Dolayısıyla piyasayı dürüstlük kurallarına aykırı bir davranışla etkileyen kişinin davranışı haksız rekabet oluşturmaktadır. Öte yandan aldatıcılık da dürüstlük kuralına aykırı olup, kanun metninde ayrıca belirtilmesi gereksiz olmuştur.

Görüldüğü üzere haksız rekabetin oluşması için dürüstlük kurallarına aykırı bir ticari davranışın rekabet hukukun süjelerini etkilemesi yeterli olup, ayrıca bir zarar ya da kusurun[12] varlığı aranmamıştır. Kusur ve zararın varlığı sorumluluk hukuku açısından önem taşımakta olup, haksız rekabetin oluşması için zorunlu değildir.

Ancak doktrinde zararın varlığının ayrıca haksız rekabetin oluşması için de şart olduğu yönünde görüş[13] mevcut olmakla birlikte kanaatimizce haksız rekabete maruz kalanın zarar görmesi veya bir zarar görme tehlikesi ile karşılaşmasının araştırılması gerekli olmayıp, haksız rekabetin tüm süjeleri etkilemesi nedeniyle, zarar görme tehlikesinin her zaman mevcut olduğu varsayılmalıdır.[14]

Tüm bu açıklamalar ışığında ise haksız rekabetin, rekabet ortamını, piyasayı veya ticari hayatı etkileyen dürüstlük kuralına aykırı ticari davranış ve uygulamalar olduğunu söyleyebiliriz. Haksız rekabet hükümlerinin amacı ile tanım ve unsurları, çalışmanın ana konusu olan kötüleme yolu ile haksız rekabet halinde de göz ardı edilmemesi gereken hususlardır.

II. KÖTÜLEME YOLUYLA HAKSIZ REKABET

Türk Ticaret Kanunu’nun 54. maddesinde haksız rekabetin amacı, ilkeleri ve tanımı ortaya konulmuş olmakla birlikte 55. maddede sınırlayıcı[15] olmamak üzere örnekleyerek haksız rekabet halleri sayılmıştır.

Kanun’un 55. maddesinin 1. fıkrasının a bendinin ilk cümlesinde de kötüleme yoluyla haksız rekabet hali düzenlenmiş olup, “Başkalarını veya onların mallarını, iş ürünlerini, fiyatlarını, faaliyetlerini veya ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla kötüleme…”nin haksız rekabet sayılacağı kanunlaştırılmıştır. TTK m. 55, ETK m. 57’den[16] farklı olarak başkalarının fiyatlarını kötülemenin de haksız rekabet sayılacağını düzenlenmiştir. Ancak aşağıda[17] kötülemenin matufiyet unsurunda da açıklanacağı üzere böyle bir eklemenin lüzumu bulunmamaktadır.

Kanun gerekçesinde kötülemenin, soyut olaya göre karalamayı, perdelemeyi, değerini küçümsetmeyi ve düşürtmeyi kapsadığı belirtilmiştir. TDK’ye[18] göre ise kötülemek biri veya bir şey için olumsuz, aşağılayıcı, hoş olmayan sözler söylemektir.

TTK m. 55/1/a/1 hükmüyle ise rekabet ortamına katılanların ticari itibarlarının korunması amaçlanmıştır.[19] Dolayısıyla haksız rekabet oluşturan kötüleme, rekabet ortamındaki süjelere veya onların mallarına, faaliyetlerine ya da iş ürünlerine yönelen karalayıcı, aşağılayıcı ya da küçümseyici olumsuz açıklamaların piyasayı, rekabet ortamını veya ticari hayatı olumsuz olarak etkilemeye elverişli olması şeklinde tanımlanabilir. Doktrinde de haksız rekabet oluşturan kötüleme bir kişi hakkında olumsuz intiba yaratılarak, yaratılan olumsuz intibanın ticari hayatı etkilemesi olarak açıklanmıştır.[20]

Buna istinaden haksız rekabet oluşturan kötülemenin oluşabilmesi için kötüleyeci bir açıklamanın başkalarına veya onların mallarına, iş ürünlerine, fiyatlarına, faaliyetlerine veya ticari işlerine yönelmesi ve rekabet ortamı ile ticari hayatı etkilemeye elverişliliğin mevcudiyetinin arandığı söylenebilir.

Öte yandan haksız rekabetin oluşması için kusurun varlığı aranmamakla birlikte doktrinde kötüleme yoluyla haksız rekabet özelinde ayrıca subjektif şartın aranması gerektiği, kötüleyici açıklamada bulunan kişinin bilinçli bir şekilde eylemini gerçekleştirmesinin gerekliliği belirtilmiştir.[21] Ancak kanaatimizce kötüleme yolu ile haksız rekabetin oluşması için de herhangi bir kusur şartı aranmamakta olup, objektif anlamda şartların gerçekleşmesi halinde, yani kötüleyici açıklamanın haksız rekabetin süjelerine yönelerek rekabet ortamı ile ticari hayatı etkilemesi halinde, haksız rekabetin gerçekleştiği kabul edilmelidir.[22]

Bununla birlikte haksız rekabet bölümünde de açıkladığımız üzere kötüleme eyleminin rakip tarafından gerçekleştirilmesi zorunluluğu mevcut olmayıp, kötüleme eylemi haksız rekabete maruz kalan kişi ile herhangi bir rekabet ilişkisi bulunmayan üçüncü bir kişi tarafından da gerçekleştirilebilir.[23]

A. KÖTÜLEYİCİ AÇIKLAMA

Türk Ticaret Kanunu m. 55/1/a/1 kapsamında haksız rekabetin oluşması için öncelikli olarak kötüleyici bir açıklama gerekmektedir. İşbu kötüleyici açıklama yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici olmalıdır. Açıklamanın kötüleyici olması için hem yanlış, hem yanıltıcı hem de gereksiz yere incitici olması gerekmemekte olup, birini karşılaması halinde kötüleyici olarak kabul edilmelidir. Açıklamanın kötüleyici olup olmadığı tespit edilirken de öncelikli yanlış olup olmadığı, yanlış değilse yanıltıcı veya gereksiz yere incitici olup olmadığı hususunda kademeli bir şekilde inceleme gerçekleştirilmelidir.[24]

Kötüleyici açıklama sözlü, yazılı veya çizili olabileceği gibi internet ortamında, sosyal medyada, bir film veya reklam içerisinde kısaca muhatapların anlayabileceği, dolaylı olarak da, her türlü şekilde gerçekleştirilebilmekle birlikte kural olarak sessiz kalınarak pasif bir davranışla gerçekleştirilemez.[25]

Öte yandan doktrinde[26] ve gerekçede[27] kötülemenin yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalarla gerçekleştirilebileceği ve bunların birinin açıklamada bulunması halinde gerçeğe aykırı kabul edileceği belirtilmiş olsa da; kanaatimizce gerçeğe aykırı olmayan ancak gereksiz yere incitici olup kötüleyici açıklama niteliğine haiz olan durumlar göz önüne alındığında kötüleyici açıklamalar 3 farklı şekilde söz konusu olabilmektedir.

1. Yanlış Açıklama

Yanlış açıklamalar maddi gerçeklikle uyuşmayan, içeriği objektif olarak yanlış olan açıklamalardır.[28] Bir açıklamanın kötüleme yönünden incelenmesi için öncelikli olarak yanlış olup olmadığı araştırılmalı eğer yanlış olması ve diğer şartların da  varlığı halinde haksız rekabetin oluştuğu kabul edilmelidir.

Nitekim Yargıtay’ın bir kararında da davalı şirketin, davacı şirket hakkında iflas etmek üzere olduğu yönündeki açıklamalarının gerçekliğini ispat edemediği ve davacı şirketin ticari sicil kayıtlarında herhangi bir şekilde iflas ettiğine veya konkordato başvurusunda bulunduğuna dair kayıt bulunmadığından bahisle davalı şirketin açıklamalarının yanlış olduğu ve davacı şirketin itibarını zedelediği gerekçesi ile haksız rekabetin oluştuğuna hükmetmiştir. [29] Bunun gibi mali durumu iyi olan bir tacir hakkında kötü istihbarat verilerek kredi alınmasını engellemek veya tacirin senedini yanlış protesto etmek de yanlış açıklamalar dolayısıyla kötüleyici olacak ve haksız rekabet oluşturacaktır.[30]

Ancak açıklamanın mutlak olarak doğruluğu veya gerçekliği aranmamakta olup, görünen gerçeğe uygun olması yani açıklamanın muhatabı olan orta düzeydeki kişilerin o anda kabul ettiği gerçeğe uygunluğu aranmaktadır.[31] Dolayısıyla bir açıklama o esnada görünen gerçeğe uygun olması halinde kötüleme yoluyla haksız rekabet oluşturacak yanlış bir açıklamadan bahsedilemeyecektir.  Nitekim işbu husus Federal Mahkeme’nin bir kararında da belirtilmiş ve bankanın bir şirket hakkında yatırımcıya vermiş olduğu olumsuz değerlendirmenin olayla özleştiği ve haksız rekabet oluşturmayacağı ifade edilmiştir.[32] Yine aynı şekilde Yargıtay bir kararında, gazete haberinin o esnada görünen gerçekliğe uygun olduğu gerekçesiyle haksız rekabetin oluşmadığına hükmetmiştir.[33]

Bununla birlikte açıklamanın yanlış olarak addedilebilmesi için yanlışlığının ölçülebilir olması gerekmekte olup, yanlışlığı ölçülemeyen yorumların, estetik değerlendirmelerin veya düşüncelerin yanlış bir açıklama olması mümkün değildir ve söz konusu açıklamaların kötüleme olarak kabul edilebilmesi için yanıltıcı ya da gereksiz yere incitici olması gerekmektedir.[34]

Öte yandan kayda değer olmayan, mizah unsurları taşıyıp ironi içeren, fantastik nitelikte abartma veya yakıştırmalar da kötüleme yoluyla haksız rekabet oluşturacak yanlış açıklama olarak kabul edilemeyecektir.[35] Ancak unutulmamalıdır ki söz konusu açıklamalar muhatabın ortalama bir kişisi tarafından da önemsiz olarak görülmeli ve rekabet hukukun süjelerinin ticari itibarını zedelememelidir.

Görüleceği üzere kötüleme yoluyla haksız rekabete sebebiyet veren yanlış açıklama, maddi gerçeğe veya olguya uymayan, gerçekliği ölçülebilir olup yanlışlığı belirlenen ve yöneldiği süjenin ticari itibarını dürüstlük kurallarına aykırı şekilde zedeleyen açıklamalardır.

2. Yanıltıcı Açıklama

Yanıltıcı açıklama kavramı TTK m. 55’in gerekçesinde iş ürününe, faaliyete, mallara veya fiyata ilişkin açıklamanın veya nitelendirmenin, takdim ediliş tarzının, seçilen sözcüklerin, resimlerin veya yapılan karşılaştırmanın hedef kitlede veya kişilerde bıraktığı genel izlenimle, bunların açıklama konusunu olduğundan değişik ve olumsuz algılaması şeklinde ifade edilmiş ve yanıltıcı kavramının hedef kitle veya farklı bir deyişle muhatapla birlikte değerlendirilmesi gerektiği ifade edilmiştir.

Buna göre yanıltıcı açıklamalar, gerçeklik taşısa dahi, mahiyeti, tarzı ve içeriği birlikte değerlendirildiğinde hedef kitle veya kişilerde yanlış intiba uyandıracak açıklamalardır.[36] Açıklamanın yanıltıcı olup olmadığı değerlendirilirken de muhatapta uyandırdığı etki baz alınacaktır.

Muhatapta uyandırılan etkide dikkate alınacak husus ise açıklamanın yöneldiği süjenin ortalama bilgiye ve zekaya sahip bir kişisinin algılayış biçimidir.[37] Ortalama bilgiye sahip kişi ise açıklamanın yöneldiği muhatabın ortalama yeteneğe sahip bireyidir. Örneğin bir gazete haberinde ortalama yeteneğe sahip kişi olarak ortalama bir okuyucunun algısı dikkate alınacak iken bilimsel toplantıda gerçekleştirilen açıklamada toplantıya katılan uzmanlar arasında ortalama düzeyde olduğu kabul edilen kişinin algısı baz alınacaktır.[38] Dolayısıyla açıklamanın yöneldiği muhatabın bilgi seviyesine göre çıta yükseltilecek, yanıltıcılık kavramı somut olay özelinde değerlendirilerek haksız rekabetin oluşup oluşmadığına karar verilecektir.[39]

Öte yandan yanıltıcı açıklamanın muhatabın ortalama bilgiye sahip kişisini yanıltmasına gerek bulunmamakta olup, yanıltmaya elverişli olması, yani açıklamanın rekabet düzenini, piyasayı veya ticari hayatı olumsuz bir şekilde etkilemeye müsait olması, haksız rekabetin oluştuğunun kabulü için yeterlidir.[40]

Yanıltıcı açıklama bir konunun takdim ediliş tarzı ile bir karşılaştırmayla, seçilen sözcük ve resimlerle ya da renklerle gerçekleştirilebilmektedir.[41] Örneğin sadece bir ürünün olumsuz yönlerinden bahsedilip spesifik özellikleriymiş gibi gösterilmesi ya da araba gibi genel bir şeyin olumsuz özelliğinin sadece belli bir markaya ait ürünlerde varmış gibi aktarılması yanıltıcı açıklama oluşturacaktır.

Nitekim Federal Mahkeme de bir kararında bir sivil toplum kuruluşunun deli dana hastalığına karşı et tüketiminin olumsuz sonuçlarına ilişkin bastırmış olduğu broşürleri aynı kasabın önünde defalarca dağıtmasının sanki o kasabın etlerinin deli dana hastalığına sebebiyet verdiği şeklinde yanlış bir algı oluşturduğu gerekçesiyle kötüleme suretiyle haksız rekabetin varlığına hükmetmiştir. Yine aynı şekilde belirli kategorideki bir ilacın olumsuz yönlerine dikkat çeken açıklamada sadece bir ilaç markasının isminin anılarak aynı kategorideki muadil ilaç markalarından bahsedilmemesinin yanıltıcı olduğuna karar vermiştir.[42]

Yargıtay da bir kararında devam eden yargılamada davacı şirketin aleyhine olan bilirkişi raporunun, davalı tarafından aynı iş kolundaki rakip firmalara sanki aleyhe çıkan kesinleşmiş bir karar gibi gönderilmesinin yanıltıcı olduğu ve davacı şirketin korumaya çalıştığı ticari itibarını küçülterek kötüleyici sonuçlara yol açtığından bahisle haksız rekabetin varlığına hükmetmiştir.[43]

Her ne kadar kötüleyici açıklama sessiz kalınarak gerçekleştirilemese de doktrinde bazen sessiz kalınarak bir açıklama yapılmamasının da haksız rekabete sebebiyet vereceği belirtilmiştir.[44] Ancak kanaatimizce yine bir açıklamanın mevcut olup sadece bazı kısımlarının aktarılmaması esasında bir aktif eyleme dayanmaktadır ve yanıltıcılık unsurunun bu şekilde sağlanarak muhataba sunulmasından kaynaklı pasif bir şekilde sessiz kalma eylemi ile yanıltıcılığının sağlandığına katılmamaktayım.

Zira bir ürünün sadece olumsuz yönlerini açıklayarak spesifik özellikleri gibi yansıtıp, olumlu yönlerinden bahsedilmemesi aktif bir eyleme dayanmakta olup, pasif kalınarak sessiz kalma eylemi ile yanıltıcılık gerçekleştirilmemektedir.

3. Gereksiz Yere İncitici Açıklama

Kanun gerekçesinde gereksiz yere incitici açıklamalar “…amacını aşan değer yargılarıdır; amacın aşılmasıyla yargılar (eleştiri de denilebilir), gerçek dışı veya gerçeğe uymayan, gerçekle bağdaşmayan veya gerçeğe ters hâle gelmiştir. Ölçüsüzlük ve üslup gerçek payının mevcudiyetine rağmen eleştiri kavramı ile uyuşmuyorsa, eleştiri (beyan) inciticidir. Ölçüsüzlük hatta gerçeğe uygunluk sınırını zorluyorsa, gene gereksiz yere inciticiliktensözedilir.” şeklinde ifade edilmiş üslup olarak ölçülü olmayan açıklamalar gerçek olsa dahi gereksiz yere incitici olup, kötüleyici ve haksız rekabet teşkil edeceği ifade edilmiştir.

Daha değişik bir ifadeyle, yöneldiği süjeyi, gereksiz ve dürüstlük kurallarına aykırı bir şekilde eleştiri sınırını ve teamülün kabul ettiği toleransı da aşıp[45] itibarını düşürücü duruma sokan açıklamalar gereksiz yere incitici açıklamalardır.[46] Dolayısıyla bir açıklama gerçeklik payı taşısa dahi dışarıya vuruş şekli yöneldiği süjeyi, ölçülülük sınırları ve teamülün kabul ettiği sınırları aşarak gereksiz yere kötülüyor ve küçük düşürüyor ise yanıltıcı veya yanlış olmasa dahi gereksiz yere incitici olmasından kaynaklı kötüleyicidir. Başka bir ifade ile söz konusu açıklamalar orantısız, sınırı aşan, aşırıya kaçan bir şekilde yapılıp rakibe olan rağbeti azaltan, piyasa ve tüketici algısını olumsuzlaştıran, rakibi kötüleyen açıklamalardır.[47]

Nitekim Yargıtay’ın bir kararında da davalının kendi ürettiği ilacı can simidine rakibinin ürettiği ilacı ise yamalı iç lastiğe benzetmesi gereksiz yere incitici açıklama sayılmıştır.[48] Aynı şekilde rakip tuğla firmalarının domates, biber ve sebzelerin üretildiği kırmızı toprağı kullandığı davalının kullanmadığı ve “Tuğla ve Mantolamayı bitiren buluş!” başlıklı haberin gereksiz yere incitici olduğuna hükmedilmiştir.[49] Yargıtay başka bir kararında ise “BU İŞ YERİNE SEYYAR SATICILARIN VE B. CNC ÇALIŞANLARININ GİRMESİ YASAKTIR.” ibaresini gereksiz yere incitici bulmuş ve haksız rekabetin varlığına hükmetmiştir.[50] Söz konusu kararlardan da anlaşılmaktadır ki rekabet ortamında tarafların kendi üstün durumlarını ortaya koymasına bir engel bulunmazken, rakiplerini aşağılayıcı ve kötüleyici bir şekilde bunu dile getirmesi haksız rekabet teşkil etmektedir.

Öte yandan eleştiri kural olarak ifade özgürlüğü kapsamında olsa da, eğer dürüstlük kurallarına aykırı bir şekilde ölçülü olmayıp, bozulmamış bir rekabet ortamıyla örtüşmeyen ve hiçbir gereği yokken rakibin kişisel tercihlerini hedef alıyor veyahut rakibi küçük düşürüyorsa, artık haksız rekabete sebebiyet veren bir açıklama olduğu söylenebilir.[51]

Nitekim Yargıtay’ın bir kararında da, “Müşteri memnuniyetinin sırrı satış sonrası hizmettir.” başlıklı tanıtım ilanından sonra “Müşteri Memnuniyetsizliği” başlığı altında yayınlanan yazıda davacının, davalı şirketi merdivenaltı asistan şirketi olarak tanımlayarak kötülemesinin, eleştiri sınırlarını aştığını ve haksız rekabet oluşturduğuna dair kanaat getirilmiştir.[52]

Bununla birlikte ticari hayat ile ilgisi olmayan ve hiçbir gereği yokken yöneldiği kişiyi küçük düşürmek ve aşağılamak için kişinin milliyetini, mensubu bulunduğu ırkını, cinsiyetini, dünya görüşünü, sağlık durumunu, medeni halini dile getirmek de gereksiz yere incitici açıklamadır.[53] Örneğin rakibinin gereksiz yere dininin veya milliyetinin dile getirilmesi ya da uzun yıllar önce hüküm giyerek cezasını çekmiş olduğu suçun sürekli başkalarına anlatılması gereksiz yere incitici açıklama olacaktır. Ancak daha güncel ceza almış birinin ceza aldığını dile getirmek veya önceden ceza almış olsa da iştigal ettiği alanla ilgili kamunun aydınlanma hakkının ağır bastığı durumlarda -çocuk istismarından hüküm giymiş birinin kreş açması[54]– açıklama yapmanın gereksiz yere incitici olmadığı kanaatindeyiz.

B. KÖTÜLEYİCİ AÇIKLAMANIN YÖNELME UNSURU

Türk Ticaret Kanunu’nun 55. maddesi gereği haksız rekabetin oluşması için kötüleyici açıklamanın başkalarına veya onların mallarına, iş ürünlerine, fiyatlarına, faaliyetlerine veya ticari işlerine yönelmesi gerekmektedir. Ancak sayılan hususlar yine sınırlı sayıda olmayıp örnek niteliğindedir.[55] İşbu nedenle yöneldiği süjenin ticari itibarını zedeleyip, rekabeti bozan kötüleyici açıklamaların neye yöneldiği hususu sınırlayıcı bir şekilde yorumlanmayıp esnek davranılması gerekmektedir. Nitekim Kanun gerekçesinde de mal kavramı ile gerçek anlamda ticarete konu, bir gereksinime cevap veren bir şey kastedildiği iş ürünü ile ise çok daha geniş bir kavramın belirtildiği ifade edilmiştir.

TTK m. 55, ETK m. 57’den farklı olarak başkalarının fiyatlarını kötülemenin de haksız rekabet sayılacağını düzenlemiş olmasına rağmen ayrı bir şekilde belirtilmesine gerek bulunmamaktadır. Zira fiyat başlı başına bir unsur olmayıp mal ve hizmetlere yönelik bir özelliktir.[56] İşbu nedenle fiyat unsurunun ayrı bir kavrammış gibi yansıtılması gereksiz olmuştur.

Kötüleyici açıklama herhangi bir süjeye yönelmemesi veya belirgin olmayıp, muhatabın ortalama bilgiye sahip kişisi tarafından algılanamaması halinde haksız rekabetin varlığından söz etmek mümkün olmamaktadır. Örneğin bir ilaç türünün marka belirtilmeden olumsuz özelliklerine dikkate çeken bir yazı herhangi bir süjeye yönelmemesinden kaynaklı haksız rekabet oluşturmayacaktır. Nitekim Yargıtay’ın bir kararında “BEBE BİSKÜVİSİ” başlıklı haberin direk bir süjeye yönelmediği ÜLKER marka bebe bisküvilerinin de direk kastedilmediği, genel olarak o ürüne yönelik bir haber olduğundan bahisle haksız rekabetin oluşmadığına hükmedilmiştir.[57] Öte yandan kişinin kendi ürünleri hakkında beyanlarda bulunarak ve açıklama yapması da başkalarının ürünlerini kötüleme olarak nitelendirilemez.[58] Nitekim Yargıtay kendi ürününün internet altyapısında yayın sağlayarak çanak antenlerdeki gibi görüntü kirliliğine sebebiyet vermediği şeklinde gerçekleştirilen reklamın davacı şirketi kötüleyen, ticari itibarını bozan bir açıklama olmaması ve bir süjeye yönelmemesinden kaynaklı haksız rekabetın oluşmadığına karar vermiştir.[59]

Ancak bazen sınırlı sayıda olan ve kötüleyici açıklamanın yöneldiği süjenin, ortalama bilgiye sahip kişi tarafından belirlenebildiği durumlarda haksız rekabetin varlığının kabulü gerekmektedir.[60] Böyle bir durumda kötüleyici açıklamanın belirlenebilir süjedeki her bir kişi için söylenmiş olduğu kabul edilmelidir.[61] Örneğin Covid 19 virüsü kapsamında antibakteriyel sabunların işe yaramadığı ve sadece pazarlama aracı olduğu şeklinde açıklamalar yönelinen süjenin belirlenebilir olması halinde haksız rekabet teşkil edebilir. Nitekim yukarıda da bahsetmiş olduğumuz Yargıtay’ın “Müşteri Memnuniyetsizliği” başlıklı haberin “piyasada sınırlı sayıda asistans şirketi olması nedeniyle de davacı şirketin kastedildiğinin ve bu anlamda matufiyet unsurunun gerçekleştiğinin anlaşılması karşısında, eleştiri sınırının ötesinde, gereksiz yere incitici mahiyet arz eden işbu yazıların haksız rekabet oluşturduğunun kabulü” sınırlı sayıda şirketin belirlenebilmesi nedeniyle matufiyet unsurunun gerçekleştiğinden bahisle haksız rekabetin varlığına hükmedilmiştir.[62] Yargıtay bir başka kararında ise Türkiye’de porselen imalatı yapan firmaların sınırlı sayıda olup olmadığının tespit edilerek matufiyet unsurunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin araştırılması gerektiği yönünde hüküm kurmuştur.[63]

Bununla birlikte kötüleyici açıklama ima yolaylı dolaylı bir şekilde bir süjeye yönelip ticari itibarını zedeleyebilir. Burada dikkate alınacak kişi ise açıklamanın muhatabının orta bilgiye sahip kişisinin algısıdır.[64] Nitekim Yargıtay bir kararında “yurticikargomagdurları” alan isimli internet sitesinin negatif çağrışımda bulunduğu ve davacı şirketi küçük düşürdüğünden bahisle haksız rekabetin varlığını kabul etmiştir.[65] Yine başka bir kararında da “Taklit ve Korsan Likid Gaz Tüplerinden sakının” şeklindeki ilanda “likid gaz” ile “likitgaz” arasında halk nezdinde çağrışım uyandığı ve dolaylı olarak davacı şirketi kötülediğinden bahisle haksız rekabetin oluştuğuna hükmetmiştir.[66]

Tüm bu açıklamalar ışığında haksız rekabetin kabulü için yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici olan kötüleyici açıklamanın yöneldiği süjenin, belirli ya da sınırlı sayıda olması ve ima yoluyla anlaşılabilir olması sebebiyle belirlenebilir olması gerekmektedir. Aksi halde kötüleyici açıklamanın belirli bir süjeye yönelmemesi nedeni ile dürüstlük kurallarına aykırı bir şekilde rekabet ortamı olumsuz etkilenmeyecek ve haksız rekabet oluşmayacaktır.

C. REKABET ORTAMINI ETKİLEMEYE ELVERİŞLİLİK

Yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamanın belirli veya belirlenebilir bir süjeye yönelerek haksız rekabet oluşturması için ayrıca rekabet ortamını, ticari hayatı etkilemeye elverişli olması gerekmektedir. Yani açıklamanın haksız rekabet teşkil etmesi için piyasa katılımcılarınca fark edilebilir/algılanabilir olmalıdır. Aksi halde sadece muhatabın algılayacağı şekilde küfür/hakaret veya sadece o kişiye atılan e-mail ya da mesajla gerçekleştirilirse açıklama piyasayı etkilemeye elverişli olmamasından kaynaklı haksız rekabet teşkil etmeyecektir.[67]

III. HAKSIZ REKABET HÜKÜMLERİNİN ANAYASAL HAKLAR KARŞISINDA DURUMU

Anayasa’nın 12. maddesi gereğince “(1)Herkes, kişiliğine bağlı, dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve hürriyetlere sahiptir. (2)Temel hak ve hürriyetler, kişinin topluma, ailesine ve diğer kişilere karşı ödev ve sorumluluklarını da ihtiva eder.” herkes temel hak ve özgürlüklere sahiptir. İşbu temel hak ve özgürlükler de Anayasa’nın 13. maddesine göre “Temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasanın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlamalar, Anayasanın sözüne ve ruhuna, demokratik toplum düzeninin ve lâik Cumhuriyetin gereklerine ve ölçülülük ilkesine aykırı olamaz.” ancak kanunla özüne dokunulmadan ölçülülük ilkesine uygun bir biçimde sınırlandırılabilir.

Ancak bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğer kişinin özgürlüğü bitmektedir ve toplumdaki herkes bu sınırlara saygı duymakla mükelleftir. Dolayısıyla toplumdaki herkes ifade özgürlüğünü, şikayet veya savunma hakkını, bilim özgürlüğünü ya da basın özgürlüğünü kullanırken toplumdaki diğer fertlerin özgürlüklerinin başladığı sınıra dikkat etmekle ve ihlal etmemekle yükümlüdür. İşbu nedenle haksız rekabet hükümleri ile korunan dürüst bir şekilde rekabet etme özgürlüğünün diğer anayasal haklarla olan ilişkisine değinmek gerekmektedir.

A. SAVUNMA VE ŞİKAYET HAKKI

Anayasa’nın 36. maddesinde hak arama özgürlüğü başlığı altında herkesin yargı mercileri önünde savunma ve şikayet hakkı koruma altına alınmıştır. Ancak işbu hakkın dürüstlük kurallarına aykırı bir şekilde kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumamaktadır. İşbu nedenle haksız yere sadece rakibinin ticari itibarını bozarak kötüleme gayreti içinde dava açılması veya şikayette bulunulması haksız rekabet sayılacaktır.[68] Nitekim, Yargıtay’ın bazı kararlarında da sözde suçlamalarla dava hakkının suistimal edilmesinin haksız rekabete sebebiyet vereceğine hükmedilmiştir.[69]

Ancak bu noktada dikkat edilmesi gereken husus davanın veya şikayetin reddedilmesi haksız rekabete tek başına sebebiyet verecek bir durum değildir. Zira burada da dikkate alınması gereken kıstas ortalama bir bireyin benzer şartlar altında dava açmasının veya şikayet hakkını kullanmasının makul olup olmadığıdır; makul olduğu halde  haksız rekabetin varlığından söz edilmemelidir.[70] Aksi halinin düşünülmesi hak arama özgürlüğüne bir müdahale oluşturacaktır.

Bununla birlikte şikayet hakkının yetkili merciler önünde kullanılması gerekmekte olup; yasal yollara başvurmayarak broşür dağıtılması,[71] ilanların verilmesi[72] veya sosyal medya ya da internet sitelerinde[73] kullanılması şikayet hakkı kapsamında değerlendirilemeyecek ve koşullarının bulunması halinde haksız rekabet oluşturacaktır.

Öte yandan kötüleyici açıklamaya karşı meşru müdafaa olarak kötüleyici bir eylemin gerçekleştirilmesinin haksız rekabet oluşturmayacağına ilişkin görüşlere katılmamaktayız.[74] Zira meşru müdafaa o esnada gerçekleştirilen hukuka aykırı saldırıyı önlemek için başvurulan bir savunma olup, kötüleyici bir açıklamanın ne zaman gerçekleştirildiği ve ne zaman etki ettiği araştırılması gereken bir konudur. Dolayısı ile haksız rekabet teşkil edilen açıklamalara karşı meşru müdafaa hükümleri uygulanamaz.

B. BİLİM ÖZGÜRLÜĞÜ

Anayasa’nın 27. maddesi uyarınca herkesin bilimsel araştırma yapma, sonuçlarını yayma hakkı bulunmaktadır. Dolayısıyla kural olarak bilimsel açıklamalar olumsuz olsa dahi haksız rekabet oluşturmamaktadır. Nitekim Yargıtay’ın bir kararında bir ilaç cinsinin olumsuz sonuçlarının açıklanmasının haksız rekabet oluşturmadığına hükmedilmiştir.[75] Keza başka bir kararında davalının bir ürüne yönelik sempozyum sonuçlarına dayanan beyanlarının haksız rekabet teşkil etmeyeceğini belirtmiştir.[76]

Ancak bilimsel açıklamalar piyasayı etkilemek için yanıltıcı veya gereksiz yere incitici şekilde gerçekleştirildiyse haksız rekabetin oluştuğunu söylemek mümkün olacaktır. Nitekim İsviçre Federal Mahkemesi’nin mikrodalga fırınlarla ilgili vermiş olduğu kararda; davalının mikrodalga fırınlara ilişkin gerçekliği mutlak olarak ispatlanmamış araştırma sonuçlarını, insanlara mutlak ve değişmez gerçekmiş gibi mikrodalga fırınların kansere neden olduğunu elinde mikrodalga fırın tutan bir azrail resmi ile açıklaması haksız rekabet kabul edilmiştir.[77]

Dolayısıyla bilimsel açıklamalar da beyan edilirken yanıltıcı veya gereksiz yere incitici şekilde gerçekleştirilmemesi, sadece belli bir marka ürünü hedef almamaya özen gösterilmesine ve gerçekliği kesin olarak ispat edilmediyse mutlak değişmez gerçekler gibi açıklanmaması gerekmektedir.

C. İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ

Anayasa’nın 26. maddesi uyarınca ifade özgürlüğü bulunmakta olup, ifade özgürlüğü ancak kamu düzeninin gerektirmesi veya başkalarının haklarının ya da şöhretlerinin, özel ve aile hayatları ile meslek sırlarının korunması için sınırlanabilir. Ancak daha önce de belirttiğimiz üzere bir kişinin özgürlüğünün başladığı yerde diğer kişinin özgürlüğü bitmektedir.

Dolayısıyla ifade özgürlüğü kapsamında beyanlarda veya eleştiride bulunurken de yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici olmaktan kaçınılmalıdır. Teamül sınırlarını aşıp, ölçülülük ilkesine aykırı şekilde kötüleyici beyanlar hukuk düzeni tarafından korunmamaktadır. İşbu nedenle şartların da varlığı halinde ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyecek açıklamalar da haksız rekabet teşkil edebilecektir. Ayrıca söz konusu beyanlar TMK m. 24[78] kapsamında kişilik haklarına saldırı olarak da nitelendirilebilecektir.

Yargıtay da bir kararında aracı arızalanan davalının davacı şirkete onarım için götürmesi üzerine onarım bedeli olarak fazla bedel belirlenmesine karşı çıkması ve mağduriyetinin giderilmemesinden mütevellit firma önünde eylem yaparak aracının üstüne “Yalancı Reno, Güvensiz Reno” yazması akabinde basını çağırarak arabayı yakacağını söylemesinin ifade özgürlüğü çerçevesinde korunmayacağına hükmetmiştir.[79]

Ancak yöneldiği süjenin ticari itibarını zedelemeyen veya gereksiz yere incitici olmayıp ölçülülük sınırlarını aşmayan olumsuz açıklamalar, herkesin ifade özgürlüğünün bulunmasından kaynaklı haksız rekabet teşkil etmeyecektir. Nitekim Yargıtay’ın bir kararında da davalının “acentelerin haksız ve hukuksuz uygulamalarla borç batağına saplandığını, kandırıldıkları, alçakça, rezilce, düşmanca uygulanan politikalarla işsiz, güçsüz bırakıldıkları, akla hayale sığmayacak yalan ve iftiralarla sınıfsal olarak onların karşısında yer aldığı” şeklindeki beyanlarının ifade özgürlüğü kapsamında olduğu ve haksız rekabet oluşturmayacağına hükmedilmiştir.[80]

Öte yandan sosyal medyanın insanlar tarafından etkin bir şekilde kullanılması ve etkilerinin çok daha geniş çevrelere daha hızlı ulaşması nedeni ile Twitter, Instagram, Facebook gibi veya şikayet siteleri ya da Booking, Yemeksepeti gibi sitelerdeki paylaşımların haksız rekabet oluşturup oluşturmayacağı da değerlendirilmelidir.

Bu noktada tüketicilerin gerçekleştirmiş olduğu paylaşım, yorum veya fikir beyanlarına, ifade özgürlüğü çerçevesinde değerlendirilirken daha esnek davranılması ve ölçülülük ilkesi sınırlarını aşmayan paylaşımların haksız rekabet oluşturmaması gerektiği kanaatindeyiz.[81] Ancak tüketici olmayıp, ticari bir gaye ile hareket eden firmalar ile influencer gibi gerçekleştirdikleri paylaşımlardan menfaat sağlayan ve geniş kitlelerin tüketim alışkanlıklarını belirleyebilen kişilerin paylaşımlarının haksız rekabet oluşturup oluşturmadığına daha ihtiyatlı yaklaşılmalıdır. Nitekim İstinaf Mahkemesi’nin bir kararında da rakibini kötüleyici bir şekilde instagramda paylaşım yapan kişinin açıklamasının haksız rekabet teşkil ettiğine hükmedilmiştir.[82]

Öte yandan sitelerin sahibi olan firmaların kötüleyici paylaşımlar nedeni ile sorumlu olup olmayacağı da tartışmalı bir husustur. Zira sitelerin içerik sağlayıcı mı yoksa yer sağlayıcı mı olduğu hususunda tereddütler oluşmakta olup, yer sağlayıcı olması halinde haksız rekabetten sorumlu olmaz iken içerik sağlayıcı olması halinde haksız rekabete sebebiyet veren açıklamalardan sorumlu tutulmaktadır.[83] Nitekim Yargıtay’ın bir kararında “www.sikayetvar.com” adlı internet sitesindeki paylaşımlardan site sahibi firmanın yer sağlayıcı olması ve paylaşımların ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi nedeni ile haksız rekabetin oluşmadığına hükmedilmiştir.[84] Ancak kanaatimizce site sahibi firmanın tüketicilerle akdetmiş olduğu sözleşme ve paylaşımlar üzerinde değişiklik yapabilme yetkisinin bulunmasından mütevellit içerik sağlayıcı olarak kabulü ve ifade özgürlüğünün tüketici açısından yorumlanması gerekmektedir.[85]

D. BASIN ÖZGÜRLÜĞÜ

Basın hürriyeti Anayasa’nın 28. Maddesinde tanınmış olup, sansür edilmeyeceği açık bir şekilde belirtilmiştir. Aynı husus Basın Kanunu’nun 3. Maddesinde de “Basın özgürdür. Bu özgürlük; bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama ve eser yaratma haklarını içerir.” şeklinde ifade edilmiş olup, haber verme hakkının kısıtlanamayacağı ve özgür olduğu kanunlaştırılmıştır.

Ancak Yargıtay’ın yerleşik içtihatları uyarınca da bir yayının haber olarak hukuka uygun sayılabilmesi için gerçek olması, güncel olması, verilmesinde kamu yararı bulunması ve açıklanış biçimiyle konusu arasında düşünsel bir bağ bulunması -ölçülü olması- gerekir.[86] Bu unsurları taşımayıp; yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici içerikler ihtiva eden ve rekabet düzenini ya da ticari hayatı etkilemeye elverişli olan ortalama okuyucu tarafından algılanabilen yayınlar kötüleme yoluyla haksız rekabet oluşturacaktır.[87]

SONUÇ VE KANAAT

Türk Ticaret Kanunu’nun 54. maddesinde haksız rekabet hükümlerinin amacı ve ilkeleri ile tanımı gerçekleştirilerek unsurları ortaya konulmuştur. Buna göre haksız rekabet hükümlerinin amacının rekabet ortamının tüm süjelerinin yani bütün katılanların menfaatine dürüst ve bozulmamış rekabetin sağlanması olduğu söylenebilir. Haksız rekabet sadece rakipler arasında değil üçüncü kişiler tarafından da gerçekleştirilebilir olup, bu anlamda karışıklıkların giderilmesi için ETK m. 56’dan farklı olarak iktisadi rekabet kavramı yerine dürüst ve bozulmamış rekabet kavramı tercih edilmiştir. Sonuç olarak haksız rekabet hükümlerinin amacının rekabet hukukunun tüm süjelerini dürüstlük kurallarına aykırı davranışlardan koruyarak, kamuya yani topluma dürüst bir rekabet ortamı sağlamak olduğu söylenebilir.

Haksız rekabetin oluşması için ise ticari hayatı, rekabet ortamını veya piyasayı etkilemeye elverişli dürüstlük kuralına aykırı ticari davranış veya uygulamaların mevcudiyetinin arandığı söylenebilir. Bu noktada ticari davranış veya uygulama TTK m. 3 veya m. 19’daki gibi bir ticari iş olmayıp, ticari hayatta etki uyandırmaya elverişli bir eylemin olduğu söylenebilir. Haksız rekabetin oluşması için herhangi bir subjektif şart aranmamakta olup, maruz kalanın da bir zarar görmesine gerek bulunmamaktadır.

TTK m. 55’te ise sınırlı sayıda olmadan örnekleyici bir şekilde haksız rekabet halleri sayılmış olup, çalışmamızın ana konusu olan TTK m. 55/1/a/1’de de kötüleme yoluyla haksız rekabet hali düzenlenmiştir. Buna göre kötüleme yoluyla haksız rekabetin oluşması için yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici bir açıklamanın başkalarına veya onların mallarına, iş ürünlerine, fiyatlarına, faaliyetlerine veya ticari işlerine yönelmesi ve rekabet ortamı ile ticari hayatı etkilemeye elverişli olması gerekmektedir.

Kötüleyici açıklama yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici şekilde gerçekleştirilebilmekte olup, açıklamanın tüm unsurları ihtiva etmesine gerek bulunmamakta herhangi birine girmesi halinde kötüleyici olduğu kabul edilmektedir. Bu noktada öncelikli olarak açıklamanın yanlış olup olmadığı, gerçeklik payı var ise yanıltıcı veya gereksiz yere incitici olup olmadığına bakılmalıdır.

Yanlış açıklama, maddi gerçeğe veya olguya uymayan, gerçekliği ölçülebilir olup yanlışlığı belirlenen ve yöneldiği süjenin ticari itibarını dürüstlük kurallarına aykırı şekilde zedeleyen açıklamalardır. Yanıltıcı açıklamalar ise gerçeklik payı taşısa dahi, mahiyeti, tarzı ve içeriği birlikte değerlendirildiğinde hedef kitle veya kişilerde yanlış intiba uyandıracak açıklamalardır. Gereksiz yere incitici açıklamalar ise amacını aşan değer yargıları olup, yöneldiği süjeyi, gereksiz ve dürüstlük kurallarına aykırı bir şekilde eleştiri sınırını ve teamülün kabul ettiği toleransı da aşan ve itibarını düşürücü duruma sokan açıklamalardır.

Öte yandan kötüleme yoluyla haksız rekabetin oluşması için kötüleyici açıklamanın başkalarına veya onların mallarına, iş ürünlerine, fiyatlarına, faaliyetlerine veya ticari işlerine yönelmesi gerekmektedir. Kötüleyici açıklamanın yöneldiği süje bazen hemen anlaşılamamakta olup, süjenin sınırlı sayıda olması veya ima yoluyla muhatabın ortalama zekaya sahip kişisi tarafından anlaşılabilir olması halinde yönelme unsurunun gerçekleştiği kabul edilir.

Bununla birlikte yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamanın belirli veya belirlenebilir bir süjeye yönelerek haksız rekabet oluşturması için ayrıca rekabet ortamını, ticari hayatı etkilemeye elverişli olması gerekmektedir.

Ayrıca haksız rekabet hükümleri ile hak arama hürriyeti, bilim özgürlüğü, ifade özgürlüğü veya basın özgürlüğü gibi anayasal haklar bazı durumlarda karşı karşıya gelmektedir. Örneğin savunma ve şikayet hakkı bazen kötüye kullanılmakta ve kötüleme gayesi ile dava açılarak haksız rekabete sebebiyet verilmektedir. Yine aynı şekilde şikayet hakkı bulunduğundan bahisle yasal yargı mercilerine başvurulmayıp, başka mecralarda şikayet hakkının kullanılmaya çalışılmasa da haksız rekabet teşkil etmektedir.

Bununla birlikte kural olarak bilimsel açıklamalar gerçekleştirmenin önünde engel bulunmak iken bazen yanıltıcı veya gereksiz yere incitici şekilde iken ifade edilebilmekte sadece belli bir marka ürünü hedef alınmakta veya gerçekliği kesin olarak ispat edilmeyen araştırmalar mutlak değişmez gerçekler gibi aktarılarak haksız rekabete sebebiyet verilmektedir.

Yine aynı şekilde kişilerin ifade özgürlüğü kural olmasına rağmen ölçülülük sınırlarını aşıp gereksiz yere incitici olan beyanları hukuk düzeni korumamakta ve haksız rekabet oluşmaktadır. Bu noktada özellikle teknolojinin gelişerek sosyal medya mecralarının yaygınlaşması ve daha geniş kitlelere daha hızlı hitap edilebilmesi nedeni ile Twitter, Instagram, Facebook ya da Booking, Yemeksepeti veya şikayet sitelerinde gerçekleştirilen paylaşımlar haksız rekabet teşkil edebilmektedir. Ancak tüketicilerin bilgi alma hakkı ve ifade özgürlüğü haksız rekabetin oluşumunda geniş yorumlanmalıdır. Fakat ticari bir menfaat elde eden influencer gibi paylaşımcıların geniş kitlelerin tüketim alışkanlıkları etkilemesi nedeni ile haksız rekabet konusunda daha ihtiyatlı davranılmalıdır. Bu noktada paylaşımın yapıldığı site sahiplerinin sorumluluğu hususunda, özellikle şikayet sitelerine ilişkin, yoğun tartışmalar bulunmak olup, kanaatimizce şikayet sitelerinin tüketicilerle gerçekleştirmiş olduğu sözleşmelerde yorumlarda değişiklik yapabilme yetkisine sahip olmasından kaynaklı sorumlu tutulmalıdırlar.

Yayın organlarının da basın özgürlüğü bulunmakta olup, bu hakkını hukuka uygun olarak gerçek, güncel, özle biçim arasındaki dengeyi koruyan yayınları gerçekleştirerek kullanması gerekmektedir. Aksi halde yanlış, yanıltıcı veya gereksiz yere incitici içerikler ihtiva eden ve rekabet düzenini ya da ticari hayatı etkilemeye elverişli olan ortalama okuyucu tarafından algılanabilen yayınlar kötüleme yoluyla haksız rekabet oluşturacaktır.

KAYNAKÇA

AKSOY, Mehmet Ali, Haksız Rekabet Halleri ve Haksız Rekabetin Tespiti, Doktora Tezi, Ankara, 2011.

ARKAN, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 20. Baskı, 2015.

ÇETİN, Erol, Son Değişikliklerle Basın Hukuku, Ankara, Seçkin Yayıncılık,3. Baskı, 2007.

ÇETİNER, Selma / BOZKURT YÜKSEL, Armağan Ebru, Ticari İşletme ve Şirketler Hukuku, İstanbul, Seçkin Yayıncılık, 2017.

ÇINAR, Nihal; Türk Ticaret Kanunu’na Göre Haksız Rekabet ve Yaptırımları, Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli, 2014.

DİNÇ, Serhan, Ticaret Hukuku Bilgisi, İstanbul, Seçkin Yayıncılık, 1. Baskı, 2017.

ERDİL, Engin, Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul, Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı, 2020.

GÜVEN, Şirin, 6102 Sayılı TTK’nun Haksız Rekabete Dair Düzenlemelerinin Amacı ve Koruduğu Menfaatler Çerçevesinde Dürüst ve Bozulmamış Rekabet Kavramı, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmalar Dergisi, Cilt 18, Sayı 2 (Özel Sayı), 2012, s. 175-187.

KARAHAN, Sami, Ticari İşletme Hukuku, Konya, Mimoza Yayınları, 25. Baskı, 2013.

KAYAR, İsmail, Ticaret Hukuku, İstanbul, Seçkin Yayıncılık, 5. Baskı, 2018.

KELEKÇİ, Seda, Kötüleme Yoluyla Haksız Rekabet, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2019.

NOMER, Füsun, Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı, 2016.

PEKHAMARAT SARAÇ, Büşra, Haksız Rekabet Halleri ve Sonuçları, Yüksek Lisans Tezi, Antalya, 2018.

PINAR, Hamdi, Haksız Rekabet ve Marka Hukuku Açısından Dijital Ekonominin Yeni Bir İş Modeli: Şikayet Siteleri, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Cilt 36 Sayı 2, 2020, s. 121-161.

PINAR, Hamdi, Reklam ve Satış Yöntemlerine İlişkin Haksız Rekabet Halleri, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmalar Dergisi Cilt 18 Sayı 2, 2012, s. 129-156.

PEKDİNÇER, Remzi Tamer, Haksız Rekabet Hukukunda Dürüstlük Kuralına Aykırı Reklamlar ve Satış Yöntemleri, İstanbul, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, 2020.

PEKDİNÇER, Remzi Tamer, Kötüleme Suretiyle Haksız Rekabet Eylemi ve Bazı Özel Durumlar, İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt 16 Sayı 2 – 2, 2017, s.513-538.

PEKDİNÇER, Remzi Tamer / YILDIZ, Ozan Ali, Türk Haksız Rekabet Hukuku Mevzuatı, Ankara, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, 2019.

TAMER, Ahmet, Yanlış veya Yanıltıcı Beyan ve Hareketlerle Haksız Rekabet, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2010.

Elektronik Kaynaklar

https://www.lexpera.com.tr
https://sozluk.gov.tr

[1]PEKDİNÇER, Remzi Tamer, Haksız Rekabet Hukukunda Dürüstlük Kuralına Aykırı Reklamlar ve Satış Yöntemleri, İstanbul, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, 2020, s. 31.

[2]ÇETİNER, Selma / BOZKURT YÜKSEL, Armağan Ebru, Ticari İşletme ve Şirketler Hukuku, İstanbul, Seçkin Yayıncılık, 2017, s. 150.

[3]PINAR, Hamdi, Haksız Rekabet ve Marka Hukuku Açısından Dijital Ekonominin Yeni Bir İş Modeli: Şikayet Siteleri, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü Cilt 36 Sayı 2, 2020, s. 128; GÜVEN, Şirin, 6102 Sayılı TTK’nun Haksız Rekabete Dair Düzenlemelerinin Amacı ve Koruduğu Menfaatler Çerçevesinde Dürüst ve Bozulmamış Rekabet Kavramı, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmalar Dergisi, Cilt 18, Sayı 2 (Özel Sayı), 2012, s. 177.

[4] ETK m. 56 “Haksız rekabet, aldatıcı hareket veya hüsnüniyet kaidelerine aykırı sair suretlerle iktisadi rekabetin her türlü suistimalidir.”

[5]ARKAN, Sabih, Ticari İşletme Hukuku, Ankara, Banka ve Ticaret Hukuku Araştırma Enstitüsü, 20. Baskı, 2015, s. 322.

[6] Y. 11. HD. 08.10.2018 T., 2017/226 E., 6110 K.  “Somut uyuşmazlıkta davalı tarafın tüzüğünde belirtilen faaliyet alanının davacı ile farklı olması, bir başka deyişle tarafların iktisadi rekabet halinde olmaması davalı taraf eylemlerinin haksız rekabet teşkil etmeyeceğinin kabulünü gerektirmez” (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[7] NOMER, Füsun, Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul, On İki Levha Yayıncılık, 1. Baskı, 2016, s.84; GÜVEN, op. cit., s. 178.

[8]KELEKÇİ, Seda, Kötüleme Yoluyla Haksız Rekabet, Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2019, s. 29; NOMER, op. cit.,s. 99; Koşulları farklı olarak tanımlayan yazarlar için Bak. DİNÇ, Serhan, Ticaret Hukuku Bilgisi, İstanbul, Seçkin Yayıncılık, 1. Baskı, 2017, s. 174; ERDİL, Engin, Haksız Rekabet Hukuku, İstanbul, Seçkin Yayıncılık, 2. Baskı, 2020, s. 66.

[9]Bkz. I-A.

[10]NOMER, op. cit.,s. 100; PEKDİNÇER, op. cit.,s. 38.

[11]NOMER, op. cit.,s. 111.

[12]ARKAN, op. cit.,s. 323.

[13]KARAHAN, Sami, Ticari İşletme Hukuku, Konya, Mimoza Yayınları, 25. Baskı, 2013, s. 212.

[14]KAYAR, İsmail, Ticaret Hukuku, İstanbul, Seçkin Yayıncılık, 5. Baskı, 2018, s. 203.

[15]ARKAN, op. cit.,s. 323.

[16]ETK m. 57 “Başkalarını veya onların emtiasını, iş mahsullerini, faaliyetlerini yahut ticari işlerini yanlış, yanıltıcı veya lüzumsuz yere incitici beyanlarla kötülemek”.

[17]Bak. s. 12 vd.

[18]https://sozluk.gov.tr

[19]PEKDİNÇER, op. cit.,s. 72.

[20]NOMER, op. cit.,s. 131.

[21] PINAR, Hamdi, Reklam ve Satış Yöntemlerine İlişkin Haksız Rekabet Halleri, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Hukuk Araştırmalar Dergisi Cilt 18 Sayı 2, 2012, s. 146; KELEKÇİ, op. cit.,s. 76.

[22]TAMER, Ahmet, Yanlış veya Yanıltıcı Beyan ve Hareketlerle Haksız Rekabet, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2010, s. 92; PEKDİNÇER, Tamer, Kötüleme Suretiyle Haksız Rekabet Eylemi ve Bazı Özel Durumlar, İstanbul Kültür Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi Cilt 16 Sayı 2 – 2, 2017, s. 515.

[23]PEKDİNÇER, Kötüleme, op. cit.,s. 515.

[24]Ibid, s. 516; PINAR, Haksız Rekabet Halleri, op. cit.,s. 143.

[25]ERDİL, op. cit.,s. 88.

[26]KAYAR, op. cit.,s. 204; ÇETİNER,  op. cit.,s. 154.

[27]Kötüleme iki eylemle ifade edilmiştir: yanıltıcı veya gereksiz yere incitici açıklamalar. Bu iki eylemin de nesnel bir değerlendirme ile gerçek olmaması gerekir; yani kötülemede bulunanın açıklamaları gerçekse haksız rekabet oluşmaz.”.

[28]NOMER, op. cit.,s. 138.

[29]Y. 11. HD. 05.03.2013 T., 2012/4874 E., 4002 K.  (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[30]PEKHAMARAT SARAÇ, Büşra, Haksız Rekabet Halleri ve Sonuçları, Yüksek Lisans Tezi, Antalya, 2018, s. 32.

[31]ERDİL, op. cit.,s. 89.

[32]Karar için Bak. PEKDİNÇER, Kötüleme, op. cit.,s. 516.

[33]Y. 11. HD. 01.04.2010 T., 2009/1008 E., 3631 K.  (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[34]Ibid, s. 517; NOMER, op. cit.,s. 138.

[35]KELEKÇİ, op. cit.,s. 65; PINAR, Haksız Rekabet Halleri, op. cit.,s. 144.

[36]NOMER, op. cit.,s. 138; PEKDİNÇER, Kötüleme, op. cit.,s. 517; ÇINAR, Nihal; Türk Ticaret Kanunu’na Göre Haksız Rekabet ve Yaptırımları, Yüksek Lisans Tezi, Kocaeli, 2014, s. 40.

[37]NOMER, op. cit.,s. 143; PEKDİNÇER, Dürüstlük Kuralı, op. cit.,s. 78; ERDİL, op. cit.,s. 93.

[38]PEKDİNÇER, Kötüleme, op. cit.,s. 519.

[39]NOMER, op. cit.,s. 145.

[40]PEKDİNÇER, Kötüleme, op. cit.,s. 519.

[41]Ibid, s. 518.

[42]Kararlar için Bak. Ibid, s. 518 vd.

[43]Y. 11. HD. 03.07.2014 T., 7759 E., 12761 K.  (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020

[44]Ibid, s. 518.

[45]PINAR, Haksız Rekabet Halleri, op. cit.,s. 145.

[46]ERDİL, op. cit.,s. 93.

[47]KELEKÇİ, op. cit.,s. 70.

[48]Y. 11. HD. 03.07.2014 T., 7759 E., 12761 K.  (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[49]Y. 11. HD. 21.03.2016 T., 2015/8030 E., 3067 K. (https://www.kazanci.com.tr), E.T. 09.11.2020

[50]Y. 11. HD. 09.10.2014 T., 2013/8564 E., 15254 K., Karar için Bak. PEKDİNÇER, Remzi Tamer / YILDIZ, Ozan Ali, Türk Haksız Rekabet Hukuku Mevzuatı, Ankara, Adalet Yayınevi, 1. Baskı, 2019, s. 50 vd.

[51]PEKDİNÇER, Kötüleme, op. cit.,s. 521.

[52]Y. 11. HD. 18.01.2018 T., 2016/12221 E., 407 K., Karar için Bak. PEKDİNÇER/YILDIZ, op. cit.,s. 53 vd.

[53]NOMER, op. cit.,s. 140.

[54]KELEKÇİ, op. cit.,s. 72.

[55]NOMER, op. cit.,s. 135.

[56]AKSOY, Mehmet Ali, Haksız Rekabet Halleri ve Haksız Rekabetin Tespiti, Doktora Tezi, Ankara, 2011, s. 89.

[57]Y. 11. HD. 04.03.2008 T., 2006/11039 E., 2570 K.  (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[58]NOMER, op. cit.,s. 136.

[59]Y. 11. HD. 28.11.2017 T., 2016/13675 E., 6672 K.  (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[60]NOMER, op. cit.,s. 136.

[61]AKSOY, op. cit.,s. 91.

[62]Karar için Bkz. s. 12.

[63]Y. 11. HD. 14.11.2014 T., 2013/15253 E., 17694 K.  (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[64]TAMER, op. cit., s. 93; ERDİL, op. cit. s. 114.

[65]Y. 11. HD. 17.03.2014 T., 2013/15738 E., 5119 K.  (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[66]Y. HGK 20.04.1994 T.,1993/11-965 E., 252 K.  (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[67]PINAR, Haksız Rekabet Halleri, op. cit.,s. 142.

[68]DİNÇ, op. cit. s. 114; ARKAN, op. cit. s. 324.

[69]Y. 11. HD. 20.09.2012 T., 2010/10417 E., 13917 K.  (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[70]PEKDİNÇER, Kötüleme, op. cit.,s. 525.

[71]Y. 11. HD. 21.09.2000 T., 5974 E., 6915 K. Karar için Bak. ERDİL, op. cit.,s. 94.

[72]Y. 11. HD. 16.05.2005 T., 2004/8960 E., 5073 K. Karar için Bak. ERDİL, op. cit.,s. 95.

[73] “sikayetvar.com” gibi sitelere gerçekleştirilen şikayetlerin hak arama özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğine ilişkin görüş için Bkz. PINAR, Şikayet Siteleri, op. cit.,s. 145.

[74]KELEKÇİ, op. cit.,s. 52 vd.; PEKHAMARAT SARAÇ, op. cit.,s. 37 vd.

[75]Y. 11. HD. 18.09.2008 T., 2007/2073 E., 10143 K. (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[76]Y. 11. HD. 05.03.2018 T., 2016/8448 E., 1642 K. (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[77]PEKDİNÇER, Kötüleme, op. cit.,s. 527 vd.; NOMER, op. cit.,s. 106.

[78] TMK m. 24 “(1) Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. (2) Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.”

[79]Y. 11. HD. 06.06.2012 T., 2011/2907 E., 9823 K. (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[80]Y. 11. HD. 19.12.2018 T., 2017/2370 E., 8090 K. (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020.

[81]NOMER, op. cit.,s. 107; PINAR, Şikayet Siteleri, op. cit.,s. 148.

[82] İst. BAM 14. HD. 07.06.2018 T. 12 E. 627 K. (https://www.lexpera.com.tr)

[83]PINAR, Şikayet Siteleri, op. cit.,s. 132 vd.

[84]Y. 11. HD. 10.09.2018 T., 2016/14151 E., 5088 K. (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020; Şikayet sitelerinin yer sağlayıcı olsa dahi TTK m. 58 çerçevesinde sorumlu olduklarına ilişkin görüş için Bak. PINAR, Şikayet Siteleri, op. cit.,s. 134.

[85]PINAR, Şikayet Siteleri, op. cit.,s. 148; Şikayet sitelerinin çalışma modelinin haksız rekabet oluşturduğuna ilişkin görüş için Bak. PINAR, Şikayet Siteleri, op. cit.,s. 134 vd.

[86]Y. HGK 10.05.2006 T., 2006/4-230 E., 288 K. (https://www.lexpera.com.tr), E.T. 09.11.2020; Y. HGK 14.02.2001 T., 118 E., 115 K. Karar için Bak. ÇETİN, Erol, Son Değişikliklerle Basın Hukuku, Ankara, Seçkin Yayıncılık,3. Baskı, 2007, s. 296.

[87]PEKDİNÇER, Kötüleme, op. cit.,s. 530.

Similar Posts